13 Ocak 1921’de Yunanistan'ın Florina ilinde doğmuştur. 1925'te annesi Fitnat Hanım ve babası Mustafa Bey ile Urla'ya gelmiştir. 1931'de Urla Şehit Kemal İlkokulu'nu bitirerek, 1932'de İzmir Muallim Mektebi’ne başlamıştır. 1935'te İzmir Erkek (Atatürk) Lisesi'ne yatılı olarak devam etmiştir. 1938'de Ankara Hukuk Fakültesi'ne girmiş ve 1941'de mezun olmuştur. 1942'de Ezine'de yedek subay olarak askerliğini yapmıştır. 1945'te Ankara'da üç yıl devlet tiyatrosu yayın işlerini yürütmüştür. 1949'da avukatlık stajını İzmir'de tamamlayan Cumalı, İzmir ve Urla'da yedi yıl avukatlık yapmıştır. 1957'de kendi olanaklarıyla birikimini arttırmak için Paris'e gitmiştir. 1959'da İstanbul Radyosu Tiyatro Bölümü’nü yönetmiştir. 1960'ta Basın Yayın Genel Müdürlüğü İstanbul Temsilciliği Dış Basın Bürosu Şefi Berin Teksoy ile evlenmiştir. 1963'te “Tanıtma Ataşesi” olarak atanan eşi ile beraber Tel-Aviv ve Paris'e gitmiştir. 1967'de Yugoslavya’ya; 1967, 1980 yıllarında Bulgaristan'a; 1970, 1978 yıllarında Amerika'ya; 1971, 1973 yıllarında Sovyetler Birliği'ne; 1972, 1976, 1977 yıllarında İran’a; 1977, 1988 yıllarında Yunanistan'a; 1980'de Çekoslovakya’ya, bu ülke yazarları, dernekleri ve hükümetlerinin davetleri üzerine gitmiştir. 1 Haziran 1998’de rahatsızlanan ve 10 Ocak 2001’de aramızdan ayrılan Cumalı, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.
Şiir, roman, hikâye, deneme, tiyatro, günce gibi pek çok edebi türde eser vermiş olan Necati Cumalı, eserlerinde yaşama sevinci, tabiatı, aşkı, özlemi, Batı Anadolu köylüsü ve kasabalısının hayatını, mücadelelerini anlatmıştır. Özelliklede eserlerinde Urla’yı işlemiştir. “Tütün Zamanı”, “Acı Tütün”, “Susuz Yaz” en bilinen eserleridir. Filme uyarlanan “Susuz Yaz” eseri ile 1964’te Berlin Film Festivali Altın Ayı Ödülü almıştır. Urla Belediyesi, yazarın çocukluk yıllarını geçirdiği, bugün Necati Cumalı Caddesi (Eskiden Fabrika Sokak olarak anılıyordu) üzerinde yer alan, iki katlı, kâgir malzemeden inşa edilmiş evini, 2001 yılında “Necati Cumalı Kültür ve Anı Evi” olarak hizmete açmıştır
URLA
Diyelim bir masa var önümde
Elimde bardak
Oturmuş içiyorum
Bardak mı Urla mı tuttuğum?
Bardağı masaya
Tak!
Vurdum mu vurdum
Masaya dönüyorum
Urla, uzak, uzak, uzak
Diyelim oturmuş yazıyorum
Birden duruyor kalem
Bir görüntü ak kâğıtlarda
Ev ev sokak sokak
Yine Urla oluyor konum
Bir ağız mızıkam var
Üflüyorum
Re mi fa sol la
Bir es mi giriyor araya
-Ya Urla?
Bardak değil o baylar
Tak!
Masaya vurduğum
Hak arıyorum
Düpedüz hak!
Bütün mahpus kasabalar
Küçük ölü kentler
Soyulan tarla tarla
Onlardan biridir Urla!
Yavaş yavaş sarhoş oluyorum...